MENA Newswire Haber Masası: Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği’nin (AACR)yakın zamanda yaptığı bir araştırma,alkol tüketiminin tüm küresel kanser vakalarının %5’inden fazlasından sorumlu olduğunu ortaya koyuyor.AACR Kanser İlerleme Raporu 2024’ün, alkolü obezite ve sigara içiminin ardından kanser için üçüncü en önemli değiştirilebilir risk faktörü olarak konumlandırıyor.
Raporun baş yazarı Dr. Rajarshi Sengupta, aşırı alkol kullanımının baş ve boyun kanserleri, özofageal skuamöz hücreli karsinom ve meme, kolorektal, karaciğer ve mide kanserleri de dahil olmak üzere altı kanser türünün gelişimine katkıda bulunduğunu belirtti. “Araştırmalar ayrıca erken yaşta alkol içmeye başlamanın yaşamın ilerleyen dönemlerinde kanser riskini artırabileceğini gösteriyor” diye belirtti.
Raporda, alkolü azaltmanın veya tamamen bırakmanın alkolle ilişkili kanserlerin görülme sıklığını %8 oranında düşürebileceği ve genel kanser riskini %4 oranında azaltabileceği belirtiliyor. Bu, önleyici bir önlem olarak alkol tüketimini azaltmayı amaçlayan halk sağlığı kampanyalarına olan acil ihtiyacı güçlendiriyor.
Caron Treatment Centers’da bağımlılık psikiyatristi olan Dr. Adam Scioli , alkolün kanser gelişimindeki rolüne ilişkin artan ancak hala yetersiz farkındalığı vurguladı. “Çelişkili bilgi dalgası olmasına rağmen, artık alkolün kanser için net bir değiştirilebilir risk faktörü olduğunu biliyoruz,” dedi Scioli. Birçok Amerikalının alkol kullanımı ile kanser arasındaki bağlantıdan habersiz olduğunu, AACR verilerinin ABD’de her yıl yaklaşık 75.000 vakanın alkol tüketimiyle bağlantılı olduğunu gösterdiğini ekledi.
Sigara içmenin tehlikeleri iyi duyurulmuş olsa da, daha az insan alkolün de benzer şekilde tehlikeli olduğunu, özellikle de aşırı tüketildiğinde, fark ediyor. Scioli, “Alkol, beyinden başlayıp sindirim sistemine kadar uzanan birden fazla organı etkileyen bir toksindir.” dedi.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne (CDC) göre, orta düzeyde alkol tüketimi kadınlar için günde bir içkiye ve erkekler için günde iki içkiye kadar olarak tanımlanmaktadır. Ancak, daha düşük alkol kullanım seviyeleri bile kanser riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Scioli, “hiçbir alkol miktarı tamamen güvenli değildir” uyarısında bulunmuştur.
Risklere rağmen, alkolün kanser önlemedeki rolüne odaklanan kamuoyu bilinçlendirme kampanyaları, sigara içmeyi veya obeziteyi hedef alan kampanyalar kadar yaygın değildir. Dr. Sengupta, riskleri vurgulamak için alkollü içeceklere kansere özgü uyarı etiketlerinin eklenmesi de dahil olmak üzere, kamuoyunu eğitmek için daha güçlü çabalar çağrısında bulundu.
Rapor, halihazırda alkol tüketenler için, azaltmanın veya hiç tüketmemenin kanser geliştirme şansını önemli ölçüde azaltabileceğini vurguluyor. Uzmanlar, alkol kullanımını sınırlamaya yönelik ortak bir çabanın, dünya genelindeki genel kanser oranlarını azaltmada kritik bir rol oynayabileceği konusunda hemfikir.